SON YAYINLAR

TV İZLE

tv

20 Kasım 2014 Perşembe

Kur'an Anlaşılması Zor Bir Kitap mıdır ?

Kuran
Kur'an Anlaşılması Zor Bir Kitap mıdır ?

"İnkâr edenler: Bu Kur'ân'ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın. Umulur ki bastırırsınız, dediler." (Fussılet sûresi, âyet 26)

Maalesef, acı , teessüf edilecek bir söz değil mi? "Kur'an Anlaşılması Zor Bir Kitaptır" yanlışı. Oysa, Kur'ân'ı; okumak, anlamak ve yaşamak, ekmek yemek kadar, su içmek kadar, oksijen teneffüs etmek kadar kolay ve rahattır.

Aslında, Başkanlıkça büyük bir kampanya başlatılmalıdır ki, ismi " Herkes Kur'an okuyor" kampanyası olmalıdır. Bunun yanı sıra, Kur'ân'ı anlama ve hayata yansıtma proğramları tatbik edilse fevkalade olur değil mi? Bilhassa, kültürel mevlid okumalardan, ölünün 7 si, 40'ı veya 52 nci geceleri tertip etmekten, cuma günleri insanlara zoraki kıldırılan "Zühr-i ahirli" eklentilerden de daha sevaplı olacaktır.

"(Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini ( hahamlarını); ( Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh'i ( İsa'yı) rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilâha kulluk etmeleri emrolundu. O'ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır." (Tevbe sûresi, âyet 31)

Kısaca ayeti kerimenin tahlili:

Yahudilerin Mukaddes Kitaplarını taşıyan sandık bir kaç kez düşmanlarının eline geçmiş, Mukaddes Kitap saldırıya uğramış ve bizzat Hz. Musa'ya verilen levhalar kaybolmuştur. Yahudi din adamları olan hahamlar hâfızalarında kalan bazı âyetleri parça parça yazmışlardır.

Babil esaretinde iyi bir yazıcı olan kâhin Ezrâ, şifahi ve kısmen yazılı olan rivayetleri bir araya toplayıp Yahudi mukaddes kitabını çıkarmıştı. Bu hizmetinden dolayı Ezrâ, İsrailoğullarının saygısını kazanmış, bu saygı zamanla o kadar aşırı bir noktaya varmış ki Yahudiler, Ezrâ'yı Allah'ın oğlu saymışlardır. Zikredilen âyet bu hususa işaret etmektedir.

İşte, Yahudilerin sahte tanrısı Ezrâ'nın, uydurmuş olduğu rivayetler, efsaneler, hurafeler ve İsrailiyat kültürü ne acı ki, asırlardır İslam alemini de çepe çevre sarmış ve yanlış uydurmalarla boğmuştur.. Yazımıza örneklerle devam edecek olursak:
" İslam dininin biricik kaynağı olan Kur'ân'ın anlaşılmaz, detaysız ve yetersiz olduğunu ileri süren müşrik din adamları, yalnız Allah'a özgülenmesi gereken dini Allah+ Peygamber+ sahabe+ tabiin+ mezhep imamları+ mezhepte müctehidler+ eski alimler ve şeyhler+ daha sonra gelen alimcikler ve şeyhciklerden oluşan bir anonim şirketin ortaya koyduğu bir beşerî din çorbası haline dönüştürdüler.
Zamanımıza kadar etkileri süren bu felaketli dönemde Kur'ân'ın yeterli olmadığı inancı yaygınlaşmış ve ciltlerle hadis ve fıkıh kitapları uydurulmuştur. Bu " Mişna" ları kabul etmeyenler sapık ve mürted ( dinden dönenler) olarak damgalanmışlar ve hatta işkenceler altında katledilmişlerdir.
Ebu Hanife, hadis uydurukçularının gazabına uğrayan ve Emevî ve Abbasi zalimlerinin işkence hanelerinde çile çeken mazlumlardan sadece birisidir. Oldukça şiddetli bir devlet terörünün estiği o günlerde Kur'an'a rağmen bambaşka dinler oluşturulmuştur.
Kur'an'daki kavramların anlamını kaydırmak için seferber olunmuştur. Peygamberin okuma yazma bilmediği yalanından, onun insanların gözlerini kızgın çivilerle oyup çölde ölüme terkettiği iftirasına kadar... Taşla öldürme iftiralarından, Kur'ân'da nasih-mensuh ayetler bulunduğu şeklindeki melanete kadar...
Aç bir keçinin yiyerek Kur'an'dan çıkardığı taşlama ayetinden, halktan korktuğu için onu Kur'an'a sokamıyan hazrete kadar... Mezhepçiliğin kutsanmasından, şefaat mitolojilerine kadar... Hacerül esved denilen işaret taşının putlaştırılmasından, peygamber mezarının ziyaretinin faziletlerine kadar..." ( E. Yüksel)
İşte, Yahudi Ezra; hayatı boyunca hiç boş durmamış, Tevrat'ı uydurmuş, " İsrailiyat" denilen yalanları dünya klasiklerine, ansiklopedilerine, ülkemizde ki, uyduruk dini (!) kitapların içerisine yerleştirmiş ve sokmasını becermiştir.

Bizim, saf, zavallı, biçare veya tersinden söylersem açıkgöz, fırıldak insanların, yapmış oldukları Resulullah (sav) ile Musa (as) yarıştırmak, miraçta kucaklaştırmak, İsa ile göğe yükseltme, Allah'ın yanına oturtma çabaları, Mehdi, Mesih yarışmaları boşuna uydurulmuş hadiseler değildir.

Ne acı ki, asırlarca bunlar anlatıldığı, saf, masum insanlara bunlar dinletildiği gibi, 21. asrın insanları ve Müslümanları da bunları, bu tür hikayeleri, mitolojik uydurmaları kuzu kuzu dinlemektedirler. Bilmem ki, ne zamana kadar dinleyecekler, ne zaman uyanıp tüm bunları reddetme imkânı bulacaklardır? Yani, 21 nci asrın insanları, Hüseyin Hilmi Işık'ın enterasan hikayelerini, el-Hac Muzaffer Ozak'ın " İrşad"daki akıl ve mantık ötesi uydurmalarını dinlemeye ne zaman dur diyecektir? Örneğin:
" Peygamberin 30 erkeğin cinsel gücüne sahip oluşundan, sahabenin kadınlarına koşarken orgazm oluşlarına kadar... Aişe anamızın 53 yaşındaki peygamberle evlenirken 9 yaşında olduğu yalanından, peygamberin bir gecede 9 kadınla cinsel ilişkide bulunuşuna kadar...
Peygamberin Medine'de bir Yahudi tarafından büyülendikten sonra haftalarca şaşkın şaşkın dolaşmasından, açlıktan ötürü zırhını bir yahudinin yanına bir kaç kilo arpa karşılığında rehin bırakmış olarak ölmesine kadar... " Alimlerin icmasının dini kaynak oluşundan, " sevadül azam" yani " büyük karaltı" masallarına kadar...
Miracta Allah ile namaz pazarlığından, ayın mucizevi bir biçimde yarılıp bir parçasının Ali'nin bahçesine düşmesine kadar... Dinden dönenin öldürülmesinden, namaz kılmayanın dövülmesi veya öldürülmesi gerektiğine kadar... Erkeklerin kadınlardan üstün oluşundan, hayızlı kadınların camiye girmemeleri ve Kur'an'a el sürmemelerine kadar...( E. Yüksel)
Netice olarak;

Tüm bu yanlışlar niçin olmakta, saf beyinleri, idrakleri, akılları felakete sürüklemektedir biliyor musunuz? Bu yanlışların, uydurmaların altında yapmakta olan en büyük etken, "Kur'ân'ın anlaşılması zor, biz onu kavrayamayız" düşüncesidir.

Yukarı da maddeler halinde peşi peşine sıralanan ve bunlardan başka binlerce yanlışın, hurafenin, uydurmanın bitirilmesi için, hiç zaman kaybetmeden Kur'an'a sarılmak, herkesin, her kesimin, alimin, din adamının, memurun, işçinin, işverenin, ağanın, fakirin, kadının, erkeğin, gencin, yaşlının bütün toplum katmanlarının Kur'an'a sarılmasından başka çıkar yol ve metod bulunmamaktadır.
Tabii ki, bu çalışmanın, faaliyetin, aktivitenin başını başkanlığımız, ilahiyatçılarımız, tüm akademisyenlerimiz, aydınlarımız çekecektir.

Aksi halde, öncü durumunda olan kesimler, bu sakatlıkların yok olması için, ellerini taşın altına sokmazlarsa, gelen tepkilere göğüs germezlerse , vallahi, selam sana Ya Rasulallah!.. Ümmetin görevden kaçmaktadır!.. Demekten başka bir sözümüz olmayacaktır!.. Rabbim!.. Bu uğurda bizlere güç ve kuvvet bahşeylesin!.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir - İslam Ahengi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder