SON YAYINLAR

TV İZLE

tv

2 Ocak 2014 Perşembe

İndirilen Din, Uydurulan Din !


islamda hurafeler, uydurmalar
İndirilen Din, Uydurulan Din ! 
" Yoksa ( o müşrikler ), yerden bir takım tanrılar edindiler de, ( ölüleri ) onlar mı diriltecekler?"( Enbiyâ sûresi, âyet 21 )

    " Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı bir takım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." ( Yusuf sûresi, âyet 40 )
    Evet, bu günkü konumda iki dinden bahsedeceğim. " İndirilen din, uydurulan din"den... Yani, bir tarafta, Allah'ın emrettiği, Resulullah'ın (sav) tebliğ buyurduğu din, diğeri de, hali hazır içerisinde debelenip durduğumuz uydurma, hurafe, bid'at, beşerî kimlikli davranışlardır. Aziz peygamberimiz (sav) bu mevzuda şöyle buyurur: " İleri ki zamanlar da benim ümmetim içinden şirretler çıkacaktır." ikazında bulunmuştur. Hakikaten, hurafe ve eklentilere meftun olmuş bir zata varıp deseniz ki, Allah'tan kork!.. Allah'ın emirleri, Resulullah (sav)'in sünneti dışında dine her hangi bir eklenti de bulunma!. deseniz. Vallahi, o an bittiğiniz, bütün hışımları üzerinize çektiğiniz andır. Çünkü, nice insanlara göre, hurafe dinleşmiş, din kabul edilmiş bir husustur.

   " Beş-altı asır önce İbn Teymiye bu sıkıntıyı ifade ederken şu başlığı atabiliyor. ' Bugün iki din var' diyor İbn Teymiyye; - ben onun bu yazıtını bir yazıma başlık yaptım- ' İndirilen din, uydurulan'. İbn Teymiyye'nin tabiri 'ed-din'ul-münzelü ve'd-din'ul-müevvel' şeklinde.

    İşte o vahyin saf dinidir ki o Kur'an'da Akif'in ifadesiyle  hapis yatıyor. Bir de uydurma din diye tercüme ettiğimiz ' ed-din'ul-müevvel'  var. ' Beşer elinin kiri pasıyla karışmış bir acayip şey'.  Şimdi biz onu din diye insanlığın önüne çıkarırsak, insanlık bu dine ısınmaz ve fatura İslâm'a çıkar. Bunun altından kalkamayız.

    Namazımızla niyazımızla bu günahın altından  kalkamayız; bizi kurtarmaz. O halde bu dini biz kendi içimizde filitre edeceğiz ve İkbal'in dediği gibi o filitrasyonu yapıncaya kadar insanlığa diyeceğiz ki:' Durun; bizi görerek İslâm hakkında hüküm vermeyin. Biz İslâmı temsil etmiyoruz'. Temizledikten sonra zaten o zaman sizin konuşmanıza gerek yok. " ( 1. Kur'an Sempozyumu, Y. N. Öztürk, sayfa 467 )

   Üzülerek, teessürle belirtelim ki, yaşadığımız din uydurulan dindir. Hangi alana varsak, evlere, mescitlere, mabetlere, merasimlere, toplantılara her yerde bir çıkmaz, bir gösteriş, bir uydurma göze çarpmaktadır. Ne kadar çırpınsanız, ne kadar ezilseniz, üzülseniz nafile.. Çünkü, uydurmalar, eklentiler Müslümanların tüm vücud organizmalarına bir virüs gibi sirayet etmiş vücudları işgal etmiş durumdadır.
    Dozajı ne kadar yüksek tebliğlerde bulunsanız, vaazlar etseniz, Kur'an ayetlerini delil getirseniz, tu-kaka ediliyor, yuhalanıyorsunuz. ' din düşmanı, hain, reformist' gibi yakışıksız, çirkin, ayıp sıfatlarla yüz yüze geliyorsunuz. Oysa, mes'elenin azıcık dibacesini kurcalarsak, hurafenin, uydurmanın ne zamandan beri ümmetin başına bela ve tebelleş olduğu kendiliğinden anlaşılacaktır. Buyurun:

    " Bize düşen, Emevi saltanatının kendi şahsi görüşlerini dine fatura  ederek başlattıkları yozlaştırmaya, Kur'an'a giderek son vermektir. Böylelikle insanla çelişik hale getirilen din insanla barıştırılacaktır. Çözüm yolu reform değil; Kur'an'a uygunluğu ve dönüşü hayata geçirmek, uydurulan sahte kuralları reddetmektir. Bu hareket mezhepleri birleştirme hareketi de değildir. Zaten uydurmanın birleşmesi  de olmaz. Din tektir ve uydurma olanlar atılacaktır. Mezhepler üstü, uydurmalara dayanmayan Kur'an, temel ve tek dini kaynak olarak  ortaya çıkmalıdır.

    Emeviler ve Abbasiler Allah'ın dini olan İslam'da reform yapmışlardır ve sırf İslam olan dini Hanefi İslamı, Şafii İslamı gibi isimleri dönüştürerek Allah'tan olanı insansal olana çevirmişlerdir. Bu gün yapılması gereken, Allah'ın dininde reform değil, olsa olsa uydurulan dinde reformdur; yani yeniden yapılanmadır. Bu da aslında bir reformdan ziyade öze dönüştür." ( tevhidnesli[.]de) Bu gün, yaşadığımız İslam kısaca budur. Emeviyye kodamanlarının, Abbasi Ehl-i Beyt hasımlarının ortaya sürdükleri, ümmetin başına bela ve musibet yaptıkları dindir. Örneğin, İslam'ın özü ile, Kur'an'la kat'iyyen bağdaşmayan hanedanlık, krallık, babadan-oğula tevarüs, Kur'an'ın tepesine vurulmuş, özgürlüğe, insan hak ve hürriyetlerini el ense edilmiş büyük ayıplardır.

    Hanımlar, camilerden kovulmuş, cumalardan tard edilmiş, cenaze ve bayram namazlarından alıkonulmuştur. Kur'an'da pek de, önemsenmezken, dört evlilik üzerinde durulmuş, kadınlar bu sayede erkeklerin hegemonyasına alet edilmiştir. Şimdi, şu alıntımız, konumuza daha bir açıklık getirecektir. 
    " ..Türkiye bu bakımdan tarihe örnek olacak bir acı tablo sergiliyor bugün. Gezin Anadolu'yu bakın. ' Peygamberlerinin türbelerini mabed yapanlara Allah lanet etsin. Benim türbemi de mabed yapanlara Allah lanet etsin' diyen bir Peygamber'in ümmetinin bağlı olduğu insanların yaşadığı bir toprak parçasında yüzlerce hatta binlerce  mabed varsa o türbede yatanların şikayetleri bizi boğar.      Onların bir çoğuna benim saygım var.  Tevhid eridir onlar, öyle diyorum onlara. Hepsi şikayetçidir onları bu hale getirenlerden. Peygamber'in türbesi  mabed edilince lanetleniyorsunuz da onun beşyüz batın sonradan gelmiş ahfadının veya ümmetinden bir büyük zatının türbesinin mabed hale etirilmesi ne oluyor acaba? Bunların hepsinin yeniden gözden geçirilmesi lazımdır." ( 1. Kur'an Sempozyumu, Y. N. Öztürk, sayfa 468 )
    Netice olarak;

    İnidirilen, vahyedilen din değil de, uydurulan, insanlar tarafından palazlanan bir uydurma yığınlarına din diye sarılırsak ne olur? Olacağı, olmuş ortadadır.  Yani,
    "  Sünniler ile Aleviler arasında evlilikler yasaklanmakta, bu iki mezhebin taassubuyla birçok kişi birbirinin cenazesine bile gitmemektedir. Mezhep taassuplarının dini getirdiği nokta apaçık ortadadır. Irkçı ayrılıktan daha tehlikeli bir fitneyi bağrında taşıyan bu ayrılığın kanaatimize göre tek ilacı herkesin mezheplerini bırakıp, yalnız Kur'an'ın  etrafından toplanması, Kur'an'ın helalini helal, haramını haram bilip, diğer her türlü otoriteyi reddetmesidir.
 
   Yoksa ne Hanefi Alevi olur, ne de Alevi Hanefi olur. Hele geleneksel İslam'ın yanlış izahlarından dolayı geçmişte yapılan katliamlar düşünülürse, bu tamamen imkânsızdır. Tek çıkar yol, Allah'ın değişmemiş kaynağı olan ve ortak saygınlığa sahip tek kaynağı olan Kur'an'ın etrafında birleşmek; dedeler, şeyhler, imamlar yerine Kur'an'ı otorite yapmaktır." ( tevhidnesli[.]de)
 
   Onun içindir ki, acilen, bir an önce yapılması lazım olan şey, Kur'an'a, Kur'an Müslümanlığına dönüştür. Vallahi, tüm bunlar yapıldığı zaman görülecektir ki, Müslümanlar rahat, camiler huzurlu, yapılan ibadetlerden, hatimlerden,okunan Yasinlerden haz ve lezzet alınacaktır. Rabbim!.. Arzu edilen bu günleri, bu anları lütfetsin.. Uydurulan dinin şerrinden masun ve muhafaza eylesin. Âmin!.. Selam ve dua ile.. 
    Şerafettin Özdemir/Hollanda  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder