SON YAYINLAR

TV İZLE

tv

30 Aralık 2010 Perşembe

En Tatlı Korku " Allah Korkusu "

" Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O'dur. şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir. " (Hadid, 9)

" Onlar için, üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da (ateşten) tabakalar vardır. İşte Allah (CC.) kullarını bununla korkutur. Ey kullarım! Öyle ise benden sakının. " (Zümer,16)

" Yine insanlardan kimi de vardır ki, Allah'ın rızasına ermek için kendini feda eder. Allah ise kullarına çok merhametlidir. " ( Bakara, 207)

 Evet, Allah'ı tanıyan acizlikden, Allah korkusundan lezzet alır. Evet, korkuda lezzet vardır. Eğer bir yaşındaki bir çocuğun aklı bulunsa ve ondan sual edilse, “En leziz ve en tatlı halin nedir?” Belki diyecek: “Aczimi, zaafımı anlayıp validemin tatlı tokatından korkarak yine validemin şefkatli sinesine sığındığım halettir.” Halbuki, bütün validelerin şefkatleri, ancak rahmetin sadece bir parıltısıdır. Onun içindir ki, kâmil insanlar, acizlikte ve Allah korkusunda öyle bir lezzet bulmuşlar ki, kendi güç ve kuvvetlerinden şiddetle uzaklaşıp Allah’a acz ile sığınmışlar; aczi ve korkuyu kendilerine şefaatçi yapmışlar.


(Sözler, 7. söz, 19)


29 Aralık 2010 Çarşamba

Elimdeki Haram Parayı Nasıl Harcayabilirim ?

 Elinize birşekilde geçmiş olan haram parayı ne yapmanız gerktiği ve ne gibi işler için harcayabişleceğinizi öğrenmek için "Bugün" gazetesinden alıntı yaptığım aşağıdaki yazıyı okuyarak bilgi sahibi olabilirsiniz. Selametle kalın.

Soru

“ Elimize geçmiş haram yollardan kazanılmış bir miktar para var. Bu parayı hayır istikametinde kullanmak istiyorum. Ne tavsiye edersiniz? ”

Cevap

 Dinimiz, yüce Allah’a nasıl ibadet edileceğini belirlediği gibi, insanın fiziki varlığının devamı için gerekli olan dünya nimetlerinden yararlanmanın ölçülerini de koymuştur. Vahiy ve sünnete dolayısıyla dine uygun olan kazanç helâl, temiz (tîb) sayılırken bu ölçülere uymayan kazanç da haram, mekruh veya çirkin (habîs) kazanç adını almıştır.

  Duaların kabulü ve Allah’a kulluğun genelleşmesi helâl kazançla yakından ilgilidir. Gözyaşlarıyla dua eden ancak kazancı haram olan bir kul için, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in buyurduğu; “ yediği haram, giydiği haram, duası nasıl kabul olunur? ” hadisi, bu gerçeği bütün açıklığıyla ifade eder.

  Dinimiz, Müslümanların meşru işlerle uğraşmalarını ve geçimlerini helal yollardan temin etmelerini emreder.

  Haram kazanç, kendisini elinde bulunduranın malı olmadığı ve haram olduğu için sadaka, zekât verilmez. “Allah (celle celaluhu) güzeldir, paktır, ancak temiz olan şeyleri kabul eder” hadisi gereğince bu paralardan hayır niyetiyle herhangi bir hayırda bulunulması caiz değildir.

  Caiz olmamanın da ötesinde hayır niyetiyle haram paradan harcayanların günah kazanacakları dahi söylenmiştir. Dolayısıyla haram parayla yapılan bağışlarla camiler, vakıflar ve dernek türünden şahs-ı maneviyi temsil eden kurumlar kirletilmemelidir.

Peki Kamu Yararına Harcanabilir mi?

  Haram kazanç elden çıkarılmak isteniyorsa öncelikle sahipleri biliniyorsa sahiplerine iade edilmelidir. Eğer haram kazanç, devlet hazinesine veya kamuya ait ise bunların yeniden devlete verilmesi veya kamu menfaatlerine harcanması gerekir.

  Haram kazancın sahipleri veya kaynağı bilinmiyorsa bu takdirde bu para habîs yani kazanılma şekli itibariyle pis olduğu için halkın umumi ihtiyaçları için tuvalet, hamam yapımı gibi yerlerde kullanılabilir. Cami, vakıf gibi hayır kurumlarının elektrik, su gibi faturaları ödenebilir.

  Bu yollar bulunamadığında, zarurete binaen ve hayır niyeti taşımaksızın ihtiyaç sahibi fakir insanlara verilebilir. Zira bu para, kazanan yönü itibariyle “pis” hükmünde olsa da verilen insanlar itibariyle bu mahiyetinden çıkmış olur.

Resimli Abdest Alınışı - Abdest Alınışı Resimli Anlatımı

RESİMLERLE ABDESTİN ALINIŞI


Önce kollar dirseklerin yukarısına kadar sıvanır, sonra "Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya" diye niyet edilir. Ve "Eûzü billahi mineşşeytanirracîm Bismillahirrahmanirrahîm" okunur. Eller bileklere kadar üç kere yıkanır. Parmak aralarının yıkanmasına dikkat edilir. Parmaklarda yüzük varsa oynatılıp altının yıkanması sağlanır. Sağ avuç ile ağıza üç

Resimli Namaz Kılınışı - Namaz Kılınışı Resimli Anlatım


RESİMLERLE NAMAZIN KILINIŞI   Örnek olarak sabah namazının iki rek'at farzının kılınışı resimlerle anlatılmış, erkek ve kadınların farklı hareketleri belirtilmiştir. İki rek'atli bir namazdaki hareketler ile diğer namazlardaki hareketler arasında fark olmadığından onların resimlerle anlatılmasına gerek duyulmamıştır.    SABAH NAMAZININ FARZININ KILINIŞI
    Birinci Rek'at:
1) Ayakların

24 Aralık 2010 Cuma

Günahla İlgili Hadis

“Canımı kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder, yerinize, günah işledikten sonra Allah’tan af dileyecek bir millet getirir ve onları affederdi.”
Müslim, Tevbe 11. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, III, 238

Kıyametle İlgili Hadis

“Canımı kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir adam bir kabrin yanından geçerken kendini o kabrin üzerine atıp, ‘Âh! Keşke şu kabirde yatanın yerinde ben olsaydım’ diye kendini yerden yere vurmadıkça dünya hayatı son bulmayacaktır. O kimse dindarlığı sebebiyle değil, başına gelen belâlaryüzünden böyle davranacaktır.”
Buhârî, Fiten 22; Müslim, Fiten 54

21 Aralık 2010 Salı

Hz. Ebu Bekir - Aşere'i Mübeşşire Yazı Dizisi

    

  Ebu Kuhafe ve Selma Ümmü Hayr'ın oğullarıydı. Kureyşin ileri gelenlerinden olan ailesi ve içinde bulunduğu genişlik, onu hiçbir zaman kabilesinin kötü ve hayasız alışkanlık ve çirkinliklerine saptırmamış, fıtratından dolayı her zaman doğru sözlü ve yumuşak huylu olmuştu. Gençliğinde ve yetişkinliğinde şehirlere kervanlar götürüp ticaretle uğraşmıştı. Yaşı ilerledikçe kureyş içinde söz sahibi olmuş ve kabilesinin ileri gelenleri tarafından görüşüne danışılan biri haline gelmişti. Peygamber Efendimizi (s.a.v) küçüklüğünden beri tanırdı. Sık sık onunla sohbet eder ve birbirlerinin dertlerine ortak olurlardı.

 Hz. Ebu Bekir birgün Yemene yaptığı bir ticaret seyatinden dönmüştü. Kureyş'in tanınan kişilerinden Ebu Cehil ve birkaç kişi Ebu Bekir Mekkeye gelir gelmez yanına vardılar. Ebu Bekir meraklanmıştı; 

" Ne var "  diye sordu onlara. 
" Büyük bir sorun var Ya Ebu Bekir " dediler. Hz. Ebu Bekir iyice meraklanmıştı. Onlara tekrar ne olduğunu sordu.
" Ebu Talib oğlu, seninde dostun olan Muhammed, Peygamber olduğunu ilan etti. Bu iş büyümeden bir çözüm bulmamız lazım. Bizde senin bu olaya çare bulman için Yemenden dönüşünü bekledik, git konuş dostunla vazgeçsin söylediklerinden " dediler.

 Ebu Bekir büyük bir merakla ve heyecanla koştu dostunun evine. Ve o mübarek kainat efendisinin yanına vardı. 
" Ya Muhammed, atalarının dinini yalanlayıp kabilenden ayrıldığın doğrumu " diye sordu en değer verdiği dostuna. Peygamber efendimiz Ebu Bekire hafifçe gülümsedi ve ona şöyle dedi.
" Ya Ebu Bekir, ben sana ve tüm insanlara gönderilen Allah'ın Resulüyüm. İnsanları bir tek olan Allah'a davet ediyorum. Sende şahitlik et ve inan. " dedi.

 Ebu Bekir, çok eskiden beri tanıdığı ve sözlerinde hiçbir zaman tek bir yanlışını bile görmediği dostu Hz. Muhammed'den bu sözleri duyunca içini derin düşünceler kapladı. Yıllardır kabilesinin taptığı şeyleri mantıklı bulmayan Ebu Bekir, en yakın ve sözlerine en güvendiği kişiden bunları duyunca hiç tereddüt etmeden oracıkta Şehadet etti. Daha sonra Ebu Bekir'in bu davranışı bize Peygamber efendimizin ağzından şu şekilde şereflenecekti. " Ebu Bekir'den başka imâna davet ettiğim herkes bir duraklama, bir tereddüt, bir şaşkınlık geçirdi. Fakat o, kendisine İslâmı anlattığım zaman ne durakladı ve ne de tereddüt etti."

 Peygamber Efendimiz (s.a.v)  en yakın dostunun İslamiyete girmesine sevindeiği kadar dünyalık başka birşeye sevinmemişti. Artık hem en yakın arkadaşı hem de Kureyşte söz sahibi olan biri yanındaydı. Bu olay İslamiyetin daha çok yayılması için bir sur açmasada gedik açmıştı müşriklerin kalesine.

 İslamiyet gün geçtikçe yayılmaya başlamıştı. Artık gizli değil açık şekilde davet başlamıştı. İşte bu zamanlarda müşsrikler, müslümanlığı seçen o sahabelere türlü işkenceler ediyor ve yollarından döndürmeye çalışıyordu. Bu olayları tek bir cümleyle açıklamak mümkün değil fakat müslümanlar çok şiddetli işkencelere maruz kalıyorlardı. Artık bu çileye dayanamayan müslümanları Hz. Muhammed (s.a.v.) daha güvenli olan Medineye gitmelerini emretti. Bu durumu haber alan müşrikler, Müslümanların Şam ile Mekke arasında bulunan Medinede güçlenip ticaretlerine engel olacağı düşüncesinden dolayı büyük kaygı duymaya başladılar. Müşrikleriin ileri gelenleri bir toplantı yapıp bu duruma en kesin çözümün Hz. Muhammed'ın (sav) öldürülmesi kararını verdiler. Kureyşin en güçlü delikanlılarından bir çete oluşturup Efendimizi öldürmeleri için emir verdiler. Yüce Allah bu planları Resulüne bildirdi ve Medineye hicret etmesini emretti. Durumu Hz. Ebu Bekire bildiren efendimiz hazırlıklara başlayıp yola çıktılar. Allah'ın yardımıyla Sevr Dağına kadar geldiler. Buradaki irili ufaklı bulunan mağaralardan birinde mola verdiler. Çünkü arkalarından gelen müşrik çetelerine izlerini kaybettirmeleri gerekiyordu. Sevr dağında duraklamalarının bir nedeni de Âmir b. Füheyre'nin koyunlarını bu dağın eteklerinde otlatmasıydı. Bu sayede Füheyre sayesinde şehirde olup bitenlerden haberdar olacaklar hem de koyun sütleri sayesinde karınlarını doyuracaklardı.

 Sevr mağarasında Ebu Bekir, Peygamber Efendimizin haşerat ve yılan, akrep gibi tehlikeli hayvanlardan zarar görmemesi için üzerindeki elbisenin bir kısmını parçalayarak mağaradaki delikleri kapattı. tek tük kalan bir kaç delik daha vardı ama onlardan büyük olanını kendi ayağıyla kapatarak, Peygamber Efendimizin mübarek başını dizine koyup uyumasını sağladı. Aradan bir süre geçtikten sonra Hz. Ebu Bekir'in ayağını yılan soktu. Fakat efendimizin uyanmaması için kendini sıkıyor, acısından gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Peygamber Efendimiz bir ara uyandı ve en yakın arkadaşının ağladığını gördü. Ne olduğunu sordu ve yılanın Ebu bekir'in ayağını soktuğunu öğrendi. Mübarek tükürüğünü yaralı bölgeye sürdü ve çok geçmeden yaralı olan yer iyileşti. 

Birgün Peygamberimiz'in Mirac'a çıkmasının ardından gelip gördüklerini anlattığı bir sırada müşrikler onunla alay ediyorlardı. Hz. Muhammed'in yanından gelenler olayı Ebu Bekir'e anlattılar. " Ya Ebu Bekir, arkadaşın Hz. Muhammed bir gecede medineye gidip geldiğini ve oradan göğe yükseldiğini söylüyor, sen bu işe ne diyorsun." Ebu Bekir onlara şu muhteşem yanıtı vermişti. " Eğer Peygamber söylüyorsa doğru diyordur. " Bu yanıtın verildiğini duyan herkes şaşırıyordu. Ebu Bekir gibi önder biri nasıl olurda böyle birşeye inanıyordu. Efendimiz bu olay üzerine Ebu Bekir'e " Sıddık " ismini vermişti. Ve böylelikle adı Ebu Bekir-i Sıddık oldu.

 Efendimizin vefatından sonra ilk halife olarak o başa getirilmişti. Hz. Ömer'in teşvikiyle Kur'an-ı Kerim ilk olarak onun döneminde kitap haline getirilmişti. 2 yıllık süren halifeliğinde  Hz. Muhammed sonrasında oluşan sıkıntılı durumları düzeltmeye çalışmış ve bu kargaşada kendini peygamber olarak ilan eden müşriklerle savaş vermişti. Daha sonra kendisinin yerine Hz. Ömeri halife tayin etmiş ve hayatındayken cennetle müjdelenen bu mübarek sahabe, Efendimizin sadık dostu, 634 yılında vefat etmiştir.

10 Aralık 2010 Cuma

Sami Yusuf Türkiye'de ve Radyo Klas Canlı Yayınında Sizlerle!



 Sami Yusuf yeni albüm tanıtımı için geldiği 3 günlük Türkiye turnesinde Radyo Klas'da "Hop Dedik Ayhan Show" konuğu olacak. Radyo Klas'ı internet üzerinden dinlemek için buraya tıklayın Radyo Klas Wherever You Are albüm tanıtımı için Cuma akşamı Fox Tv'nin konuğu olacak Sami Yusuf, imza günü vasıtasıyla önümüzdeki günlerde hayranları ile buluşacak.

5 Aralık 2010 Pazar

Hz. Süleyman Hayvanların Konuşmasını Anlatıyor

Begavî (ra), Ka'b-ül-Ahbar (ra)'dan şöyle nakletmiştir
Tavus kuşu, Hz Süleyman'ın huzurunda ötmüştü Hz Süleyman orada bulunanlara:
• Bunun ne dediğini biliyor musunuz? diye sordu Onlar:
• Hayır, bilmiyoruz diye cevap verdiler
Hz Süleyman (as), etrafındaki kimselere şu açıklamayı yaptı:
• Tavus kuşu ötmesi ile; "Cezalandırdığın gibi cezalanırsın"

Hüdhüd kuşu ötmesi ile; "Merhamet etmeyene

1 Aralık 2010 Çarşamba

Artık Kur'an-ı Kerim Kursları Camilerde Yıl Boyunca Sürecek


 Diyanet İşleri Başkanlığı, camiilerin sadece yaz tatilinde değil yıl boyunca Kur'an kursu vermesi için çalışmalara başladı. Camilerin uygun bir kısmı Kur'an-ı Kerim kursu için düzenlenecek. Yaşı kaç olursa olsun talep eden herkese camilerde Kur'an-ı Kerim öğretilecek.

 Diyanet İşleri Başkanlığı il müftülüklerine bir yazı göndererek camilerin aynı anda Kur'an Kursu olarak hizmet vermesini sağlayacak düzenlemelerin yapılmasını istedi. Kur'an kursu bulunmayan ya da yetersiz kalan mahallelerdeki caminin içindeki bir bölüm Kur'an Kursu olarak düzenlenecek. Yaşı kaç olursa olsun talep eden herkese bu camilerdeki kurslarda imam hatip tarafından Kur'an-ı Kerim öğretilecek.

 Cami ve Kur'an Kursları Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Recep Kıyak, camilerin sadece bir ibadethane değil aynı zamanda bir eğitim merkezi olduğunu söyledi. Camilerin eğitim konusunda halka açılmasının çok önemli olduğunu belirten Kıyak şöyle konuştu: "Kur'an kursları yetersiz kalıyor. Bu bakımdan camilerde Kur'an öğretilmesi çok önemli bir gelişme. Bu amaçla camilerin sadece cuma ve bayram namazlarında dolan balkon kısımları kullanılabilir. Bu amaç için balkonlar yani camilerin ikinci katı kurs olarak düzenlenebilir."

 Osmanlı'da camilerin hayatla iç içe olduğunu, ancak daha sonra camilerin sadece vakit, cuma ve bayram namazları dışında, eğitim için pek kullanılmadığını, bu projenin camileri yeniden halka açabileceğini kaydeden Kıyak şöyle konuştu: "Osmanlı'da istişareler camilerde yapılırdı. Camiler Kur'an, dini bilgiler öğrenme merkeziydi. Hatta camilerde emziren kadınlar için bile yer ayrılmıştı." dedi.

 Sakarya İl Müftüsü Sinan Cihan, Kur'an Kursu bulunmayan mahallelerdeki camilerin içindeki bir bölümün Kur'an Kursu olarak düzenleme çalışmalarına başladıklarını vurguladı. Cihan, sadece Kur'an Kursu'na gidenlerin değil, vatandaşların da Kur'an-ı Kerim öğrenmek istediklerini ve kursların bu ihtiyacı karşılayamadıklarını belirterek, "Neredeyse bugün her mahallede bir cami var. Ancak Kur'an Kursları sınırlı. Biz de her mahallede bulunan camilerin içinin bölümünü Kur'an Kursu hizmeti verecek şekilde düzenleyeceğiz. Böylelikle isteyen herkes yaşı kaç olursa olsun Kur'an-ı Kerim okumayı öğreteceğiz. Zaten 2010 yılı Kur'an Yılı ilan edilmişti." diye konuştu.